The article comes
in English and Turkish
THE STORY OF
KARAGÖZ AND HACIVAT
Very important figures in Turkish folklore are Karagoz and his friend
Hacivat. These two legendarily clownish individuals were construction workers on a
mosque in Bursa sometime in the mid-1300s. Their silly antics distracted the other
workers, slowing down the construction, and the ruler at the time ordered their execution.
The construction of the mosque was completed without them, but their
comrades did not forget them and they kept their jokes alive, telling them over, and
over. In time. The adventures of Karagoz and Hacivat gained a different extension and
the traditional
Turkish shadow puppet theater was born. Shadow puppets cut from camel
hide, painted to look like Karagoz and Hacivat are held against a wide white cloth
and operated as a strong light shines from behind. Karagoz and Hacivat come to life
again and reached, today, also with the addition of some new characters.
The central theme of the plays are the contrasting interaction
between the two main characters. They are perfect foils of each other: Karagöz represents
the illiterate but straightforward public, whereas Hacivat belongs to the educated
class, speaking a better dialect and using a poetical and literary language. Karagöz-Hacivat
plays are especially
associated with the holly month “Ramadan”. Until the rise of
radio and film, it was one of the most popular forms of entertainment in Turkey. It survives today
mainly in a toned- down form intended for audiences of children.
KARAGÖZ VE HACIVAT
Rivayete göre Hacivat ve Karagöz, Orhan Gazi devrinde yaşamış
cami yapımında çalışan iki işçidir. Kendileri çalışmadıkları gibi diğer işçilerin de
çalışmasını engellemektedirler.
Orhan Gazi’nin, “cami vaktinde bitmezse kelleni alırım”
dediği cami mimarı, caminin vaktinde bitmemesinin sorumlusu olarak Karagöz ve Hacivat’ı
gösterir. Bunun üzerine bu ikili başları kesilerek idam edilir. Karagöz ve Hacivat’ı çok
seven ve ölümlerine çok üzülen Şeyh Küşteri, ölümlerinin ardından kuklalarını yaparak perde
arkasından oynatmaya başlar.
Bu sayede Hacivat ve Karagöz tanınır.
Hacivat karakteri düzeni temsil eder. Nabza göre şerbet verir.
Kişisel çıkarlarını her zaman ön planda tutar. Eğitimli olmasından dolayı Osmanlıca
konuşmayı sever. Hemen herkesi tanır, onların işlerine aracılık eder. Alın teriyle
çalışıp kazanmaktan çok Karagöz’ü çalıştırarak onun sırtından geçinmeye bakar. Karagöz ise
oyunun hiç şüphesiz başrol oyuncusudur. Okumamış bir halk adamıdır ve düz Türkçe konuşur.
Hacivat’ın kullandığı.
Osmanlıca kelimeleri anlamaz ve onlara yanlış anlamlar yükler.
Karagöz oyunu, 15. yüzyılda halk arasında çok sevilen, çok
yaygın bir eğlence durumundaydı. Buna sadece gülmek, eğlenmek için gidilmiyordu.
Karagözcüler, oyunlarında, devrin kötülüklerini de alaya alarak toplumsal hiciv değerinde
sözler söylüyorlardı. 16. Ve 17. yüzyıllarda karagöz oyunu daha da rağbet gördü, sünnet
düğünleri başta olmak üzere, saray eğlenceleri arasına girdi. Karagöz ve Hacivat, deriden,
mukavvadan biçilip boyanmış
kuklalarla, arkadan ışık vererek, beyaz bir perde üzerine
yansıtarak oynatılan bir hayal oyunudur. Bugün, tiyatronun, sinemanın yayılması yüzünden
ortadan kalkmış gibiyse de meraklılar için düzenlenen özel gösterilerde oynatılır.
Excerpts from 'Ethno treasure hunt – Book of traditions”,
published by Instituto comprensivo di Santa Teresa di Riva (Me),
Italy, coordinated by Rosa Crupi, Linda Cigala, Domenica Crupi,
Antonina Morabito, Graphic designer Arch. Tania Consalvo, with the
collaboration of Georgi Ivanov, Bulgaria, Domenica Crupi, Italy, Rima
Stongvillene, Lithuania, Joanna Wilczynska, Poland, Daniela Buda,
Romania, Ozgur Boyaci, Turkey, 2011.
No comments:
Post a Comment