The article comes
in English and Turkish
THE TURKİSH
LEGEND OF DERİVATİON
This is the first major legend and one of the traditionally most
famous among Turks.
While the legend describes how the Great Turkish Empire succeeded to
the highest position in the World, it also explains how the creation of their
descendance came about.
It had reinforced the belief among all Turkish clans that their
descent arose from a divine source. The epic story is believed to have originated from the
eighth century, perpetuated by oral tradition up to the fifteenth century before
being written down.
The Legend:
One of the biggest Turkish emperors had two daughters and they were
both extremely beautiful. They were so beautiful that people believed these two
daughters could only marry beings with supernatural powers and that these women were not
created for humans.
As the emperor believed this same idea, he searched for ways of
keeping his daughters away from people. In the farthest point of his land, a place where no
man had neither walked nor seen before, he built a tall tower and locked his two
daughters into this
tower. He then prayed and begged so adamantly that the god who he
believed in could not resist. The god came down to earth, took the form of a greywolf, and
married the daughters of the emperor. Nine children were born after this
marriage. They were named the Nine "Oguz" (meaning a good-hearted decent) and
their voices resembled that of a greywolf.
In the end, these children all carried the spirit of the Greywolf,
their population grew and thus the Turks embody characteristics such as great strength,
great courage, and great agility.
TÜREYİŞ
DESTANI
Bir Uygur destanıdır. Büyük Türk imparatorluğunun
Göktürkler’den sonraki halkası olan Uygur Türkleri, Türeyiş Destanı ile soylarının yeryüzünde ilk
görünüşlerini anlatırken aynı zamanda da, bütün Türk boylarında yaygın bir inanış olarak
beliren, soyun ilâhî bir kaynağa bağlanması fikrini bir kere daha belirtmiş olmaktadırlar.
Büyük Hun Hakanlarından birinin iki kızı vardı. Kızlarının
ikisi de bir birinden güzeldi. Öyle güzeldi ki, Hunlar, bu iki kızın da, ancak ilahlarla
evlenebileceğine inanıyor ve bu kızların insanlar için yaratıldığını söylüyorlardı. Hakan da aynı
şekilde düşündüğü için kızlarını insanlardan uzak tutmanın yollanın aradı, ülkesinin en kuzey
ucunda, insan ayağı az basan veya insan ayağı hiç görmeyen bir yerinde, çok yüksek bir kule
yaptırdı. Kızların ikisini de bu kuleye kapattı. Ondan sonra da aklınca inandığı ilaha
yalvarmaya, gelip kızlarıyla evlenmesi için yakarmaya başladı. Öyle yalvarıyor, öyle
yakarıyordu ki sonunda bir gün Hakanın kendi aklınca inandığı İlâh dayanamadı ve bir Bozkurt
şekline girip geldi. Hun Hakanının kızlarıyla evlendi.
Bu evlilikten dokuz çocukları oldu; bunlara Dokuz Oğuz-On Uygur
denildi. Çocukların hepsinin sesi Bozkurt sesine benzedi. Yine bu çocuklar, güçlülük,
cesaret ve çevikliği soylarının karakteri haline getirip birer Bozkurt ruhu taşıyarak
çoğaldılar.
Excerpts from 'Ethno treasure hunt – Book of traditions”,
published by Instituto comprensivo di Santa Teresa di Riva (Me),
Italy, coordinated by Rosa Crupi, Linda Cigala, Domenica Crupi,
Antonina Morabito, Graphic designer Arch. Tania Consalvo, with the
collaboration of Georgi Ivanov, Bulgaria, Domenica Crupi, Italy, Rima
Stongvillene, Lithuania, Joanna Wilczynska, Poland, Daniela Buda,
Romania, Ozgur Boyaci, Turkey, 2011.
No comments:
Post a Comment