LLP Logo

LLP Logo

Tuesday, 24 June 2014

Turkish legends: THE TURKİSH LEGEND OF DERİVATİON


The article comes in English and Turkish





THE TURKİSH LEGEND OF DERİVATİON 

This is the first major legend and one of the traditionally most famous among Turks.
While the legend describes how the Great Turkish Empire succeeded to the highest position in the World, it also explains how the creation of their descendance came about.
It had reinforced the belief among all Turkish clans that their descent arose from a divine source. The epic story is believed to have originated from the eighth century, perpetuated by oral tradition up to the fifteenth century before being written down. 

The Legend: 

One of the biggest Turkish emperors had two  daughters and they were both extremely beautiful. They were so beautiful that people believed these two daughters could only marry beings with supernatural powers and that these women were not created for humans.
As the emperor believed this same idea, he searched for ways of keeping his daughters away from people. In the farthest point of his land, a place where no man had neither walked nor seen before, he built a tall tower and locked his two daughters into this
tower. He then prayed and begged so adamantly that the god who he believed in could not resist. The god came down to earth, took the form of a greywolf, and married the daughters of the emperor. Nine children were born after this marriage. They were named the Nine "Oguz" (meaning a good-hearted decent) and their voices resembled that of a greywolf.
In the end, these children all carried the spirit of the Greywolf, their population grew and thus the Turks embody characteristics such as great strength, great courage, and great agility.

TÜREYİŞ DESTANI 


Bir Uygur destanıdır. Büyük Türk imparatorluğunun Göktürkler’den sonraki halkası olan Uygur Türkleri, Türeyiş Destanı ile soylarının yeryüzünde ilk görünüşlerini anlatırken aynı zamanda da, bütün Türk boylarında yaygın bir inanış olarak beliren, soyun ilâhî bir kaynağa bağlanması fikrini bir kere daha belirtmiş olmaktadırlar.
Büyük Hun Hakanlarından birinin iki kızı vardı. Kızlarının ikisi de bir birinden güzeldi. Öyle güzeldi ki, Hunlar, bu iki kızın da, ancak ilahlarla  evlenebileceğine inanıyor ve bu kızların insanlar için yaratıldığını söylüyorlardı. Hakan da aynı şekilde düşündüğü için kızlarını insanlardan uzak tutmanın yollanın aradı, ülkesinin en kuzey ucunda, insan ayağı az basan veya insan ayağı hiç görmeyen bir yerinde, çok yüksek bir kule yaptırdı. Kızların ikisini de bu kuleye kapattı. Ondan sonra da aklınca inandığı ilaha yalvarmaya, gelip kızlarıyla evlenmesi için yakarmaya başladı. Öyle yalvarıyor, öyle  yakarıyordu ki sonunda bir gün Hakanın kendi aklınca inandığı İlâh dayanamadı ve bir Bozkurt şekline girip geldi. Hun Hakanının kızlarıyla evlendi.
Bu evlilikten dokuz çocukları oldu; bunlara Dokuz Oğuz-On Uygur denildi. Çocukların hepsinin sesi Bozkurt sesine benzedi. Yine bu çocuklar, güçlülük, cesaret ve çevikliği soylarının karakteri haline getirip birer Bozkurt ruhu taşıyarak çoğaldılar.


Excerpts from 'Ethno treasure hunt – Book of traditions”, published by Instituto comprensivo di Santa Teresa di Riva (Me), Italy, coordinated by Rosa Crupi, Linda Cigala, Domenica Crupi, Antonina Morabito, Graphic designer Arch. Tania Consalvo, with the collaboration of Georgi Ivanov, Bulgaria, Domenica Crupi, Italy, Rima Stongvillene, Lithuania, Joanna Wilczynska, Poland, Daniela Buda, Romania, Ozgur Boyaci, Turkey, 2011.

No comments:

Post a Comment